Mezopotamya Hakkında Bilgi

0
228

MEZOPOTAMYA, Güneydoğu As­ya’da tarihsel bölge. Eski Yunancada “iki ırmak arasındaki ülke'” anlamına ge­lir. Kabaca sınırları Fırat ve Dicle ırmak-lırımn arasında kalan alanı içerir. Tarih­sel dönemlerin ilerki evrelerinde Toros Dağları’mn eteklerinden Basra Körfe-zi’nin güneyine oradan da Arabistan Ya­rımadasındaki çöle ve doğuda Zagros Dağları’na kadar uzanan bölgeye verilen ad oldu. Günümüzdeki Irak Devleti’nin kapsadığı topraklar, ilkçağdaki Mezopo­tamya topraklarını oluşturur. Mezopo­tamya birbirinden çok değişik iki coğraf­ya bölümüne ayrılır. Yayla! ık Cezire bölümü ve ovalık Irakı Arap bölümü. Cezire, yukarı kesiminde ırmakların de­rin vadilere gömüldüğü geniş bir yayla­dır. Bu yaylanm aşağı kesiminde Hit ve Remadi arasında Fırat, Samerra ve Ba­lad arasında Dicle, asıl Mezopotamya’yı oluşturan alçak Irakı Arap Ovası’na gire­rek burada birçok kol alırlar. Ova Fırat ile Dicle ırmaklarının ve bunların kolla­rının (özellikle Zagros Dağları’ndan inen kollar) zamanla Basra Körfezi’ni doldur­ması sonucunda oluşmuştur. Körfez kı­yısının ilk çağda bugünkü Bağdat Ken­tinin biraz kuzeyinde olduğu sanılır. Bir bozkırlar bölgesi olan Mezopotamya’da suyun bolluğu, toprakların verimli olma­sı, Ortadoğu’nun merkezinde yer alıması gibi elverişli yaşam koşulları, çeşitli top­lulukların buraya gelerek yerleşmesine yol açtı. Zaman içinde bu toplulukların kaynaşmasından zengin ve üst düzeyde bir uygarlık doğdu.

Mezopotamya’ya ilk göç eden toplu­luğun Asya bozkırlarından gelen Sümer-lerin olduğu bilinir. Onları Sami kökenli olan topluluklar izledi. Sümerler ilk kez Basra Körfezi’nin kıyılarına yerleştiler (İÖ 3500). Samiler ise Fırat ve Dicle’nin kaynağına yakın bölgelere yerleştiler. İÖ 2350’de Akkat Kralı I. Sargon, Basra Körfezi’nden Doğu Anadolu’nun içleri­ne, bugünkü Lübnan’dan Elam’a kadar olan bölgeyi ele geçirerek Sümerleri de egemenliği altına aldı. İÖ 2. binyıl başla­rında Mezopotamya’daki egemenlik, yi­ne Sami kökenli bir topluluk olan Babil-lilerin eline geçti. Babilliler, zaman için­de tüm Mezopotamya’ya egemen oldu­lar. Babil, Sümerlerle akraba olan Kas-sitlerin eline geçti. Barbar bir topluluk olan Kassitler, Babillilerin kurdukları üs­tün uygarlığı benimsediler ve zamanla bu uygarlığın etkisi altında kaldılar. İÖ 12. yüzyılda yine Sami kökenli bir toplu­luk olan Asurlular, Kassitleri yenilgiye uğratarak İran’dan Mısır’a, Basra Körfe­zi’nden Orta Anadolu’ya kadar yayılan bir alanda güçlü bir imparatorluk kurdu­lar. Asur toprakları İskitlerin ve Medle-rin istilasına uğradı ve İÖ 612’de Asur İmparatorluğu tarihe karıştı. Asur Devle­ti’nin topraklan üzerinde bu kez Yeni Babil Krallığı kuruldu. Pers İmparatorlu-ğu’nu güçlü bir devlet haline getiren Bü­yük Kyros, İÖ 539’da Babil Krallığı’nı ortadan kaldırdı ve Mezopotamya top­rakları Perslerin eline geçti. İÖ 331’de Büyük  İskender’in  Pers  İmparatorluğu’nu ele geçirdiği ana kadar Mezopo­tamya Perslerin elinde kaldı. İÖ 323’te Büyük İskender’in Babil’de ölümüne ka­dar bu kez Mezopotamya, İskender İm-paratorluğu’nun topraklan içinde yer al­dı. Bu tarihten sonra parçalanan impa­ratorluğun toprakları İskender’in komu­tanları arasında paylaşılınca Mezopo­tamya Seleukos’un payına düştü. İÖ 141′ de bu kez Partlar yöreyi ele geçirdiler. Romalılarla Partlar arasındaki savaşlar­dan sonra Romalılar Mezopotamya’yı ele geçirdiler. İS 224’te İran’da egemen­lik kuran Sasaniler bölgeyi ele geçirdi-lern ve yaklaşık dört yüzyıl kadar elle­rinde tuttular. Bizans İmparatorluğu, bu dört yüzyıl boyunca Sasanilerle savaştı ve Mezopotamya’nın çeşitli bölgeleri bu iki güçlü devlet arasında zaman zaman el değiştirdi. İslam Devleti’nin genişle­meye başladığı Halife Ömer döneminde Mezopotamya ele geçirildi (641). Emevi Devleti ve onu izleyen Abbasi Devleti dönemlerinde Mezopotamya bu devletle­rin topraklan arasında yer aldı. Abbasi İmparatorluğu’nun zayıflamasından son­ra bölgede kurulan çeşitli devletler Me­zopotamya’ya egemen oldular. Yavuz Sultan Selim’in (1512-1520) Mısır Sefe-ri’nden sonra bölgenin denetimi Osmanlı İmparatorluğu’nun eline geçti. Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu, bu bölgedeki İngiliz ve Fransız egemenliğini tanımak zorunda kaldı. İngilizler 1920’de Mekke Şerifi Hüseyin’in oğlu Faysal’ı Irak hükümdarı olarak tanındı. 1921’de yapılan bir refe­randumla Faysal kral seçildi. 1932’de İn­gilizlerin Irak’a bağımsızlık vermeleriyle Mezopotamya toprakları bu devletin sı­nırları içinde kaldı.

Önceki MakaleAles Sınavında Hatalı Basılan Kitapçıklar 500 kişiyi mağdur etti
Sonraki MakaleMezgit Balığı

Sizin Düşünceniz Nedir?

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz