Teknolojinin gelişmesi ile hücrenin yapısı hakkında öne sürülen görüşler

4
405

Teknolojinin gelişmesiyle beraber hücrenin yapısı ile ilgili öne sürülen görüşlerin neler olduğunu kısaca açıklayınız.

Teknoloji hayatımızda kısa süre içinde pek çok değişiklikler getirmiş, pek çok alanlara yöneltmiş, adeta ufkumuzu açmış, küreselleşmeyi hızlandırmıştır. Anında bilgi dağılımı sağlayarak, bilginin çoğalmasına, bilginin veya buluşun üzerine yeni birşeyler katılarak daha da ileri seviyelere çıkartılmasına, daha büyük başarılara imza atılmasına olanak sağlamıştır.

Teknolojinin gelişmesi gerek tıp, biyoloji gibi alanları da beraberinde büyük fayda sağlamış ve bu bilimlerin ileri taşınmasına ışık tutmuştur. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte farklı bilim adamlarının hücrenin yapısıyla ilgili farklı görüşleri olmuştur işte onlardan bazıları ;

“Teknolojinin gelişmesi ile hücrenin yapısı hakkında öne sürülen görüşler”

Robert Hooke, 1665 yılında şişe mantarından almış olduğu bitki hücrelerinin ölü hücre çeperlerini gözlemledi. Gözlemlediği bu içi boş küçük odacıklara hücre adını verdi.

1674 yılında Anton Van Leeuwenhoek (Antoni Van Lövenhuk), ilk canlı hücreyi gözlemledi. 17. yüzyıldaki mikroskoplar, hücrenin yapısına yönelik çalışmalarda yetersiz kalmaktaydı. 1830’lu yıllarda geliştirilen ve daha iyi görüntü veren mercekler sayesinde bitki ve hayvan hücreleri incelenebilmiştir.

1833 yılında Brown (Bravn), orkide hücrelerinde hücre çekirdeğini gözlemlemiştir. 1838-1839 yıllarında Alman bilim insanları Theodar Schwann (Teodor Şvan) ve Matthias Schleiden (Matiyas Şleyden)’in ayrı ayrı çalışmaları hücre teorisini ortaya çıkarmıştır.

Schleiden (Şleyden) bitki hücreleri üzerinde çalışırken, Schwann hayvan hücreleri üzerinde çalışmıştır. Bu iki bilim insanının hücre ile ilgili teorisi; “Tek hücreli organizmalardan, meşe ağaçlarına ve insanlara kadar bütün canlılar hücrelerden oluşmuşlardır.” şeklinde ifade edilmektedir.

İlerleyen yıllarda gelişen teknoloji ile birlikte hücre ile ilgili bilimsel bilgiler artmıştır. 1857 yılında Kolliker (Köliker), hücre organellerinden mitokondriyi gözlemlemiştir. 1858 yılında Rudolph Virchow (Rudolf Virşov) hücre teorisine yeni bilgiler ekleyerek, modern hücre teorisini ortaya koymuştur. 1898 yılında Camillo Golgi (Kamiyo Golgi), hücre organellerinden golgi cisimciğini gözlemlemiştir. 1939 yılında Siemens (Simens) elektron mikroskobunu keşfetmiştir. Böylece hücrenin ayrıntılı yapısı hakkındaki bilgiler hızla artmıştır. 1950’lerden günümüze kadar hücre ile ilgili yapılan çalışmalar teknolojinin gelişmesiyle daha da hız kazanmıştır.

Teknolojinin gelişmesiyle beraber hücrenin yapısı ile ilgili öne sürülen görüşler nelerdir
Teknolojinin gelişmesiyle beraber hücrenin yapısı ile ilgili öne sürülen görüşler nelerdir

Hücrenin keşfi için ilk adımın mikroskobun keşfi olduğunu söylemek yanlış olmaz. İnsanların bükülmüş camların yani merceklerin ışığı kırıp görüntü yansıtma özelliğini ne zaman keşfedip kullanmaya başladıklarını tam olarak bilmiyoruz. İlk gözlük, 13. yüzyılda Avrupa’da yapılmış. İlk çift lensli mikroskobun yapımı ise 16. yüzyılın sonuna rastlıyor. 1600’lerin ortalarında, az sayıda bilim insanı, el yapımı mikroskoplarıyla gözle görülemeyen hücrelerin dünyasını araştırmada öncülük etmişler. Hücreyi ilk keşfeden kişinin genellikle bir İngiliz mikroskopçusu olan Robert Hooke olduğu kabul ediliyor.

Ne var ki 1830’lara kadar hücrelerin önemi anlaşılmadı. 1838’de avukatlığı bırakıp botanikçi olan Alman Matthias Schleiden, arada yapısal bir çok farklılık bulunmasına karşın, bitkilerin de hücrelerden oluştuğu sonucuna vardı. Bu sonuca varmasının sebebi bitki embriyosunun tek bir hücreden başlayarak gelişmesiydi. 1839 yılında, Alman zoolog (hayvan bilimci) Theodor Schwann hayvan yaşamın hücresel temeli üzerine ayrıntılı bir rapor hazırladı.

1855’e gelindiğinde, Alman patolog Rudolf Virchow hücre teorisiyle ilgili üçüncü inandırıcı prensibi de ortaya koydu.

1857’de Kolliker kas hücrelerinde mitokondriyi tanımladı. Cajal ve diğer dokubilimciler, 1881’de boyama teknikleri geliştirip mikroskobik anatomiyi kurdular. 1898’de Golgi, gümüş nitratla boyanmış hücrelerde Golgi aygıtını ilk defa görüp tanımladı. H. Bush 1926’da silindirik manyetik merceklerle elektron demetlerinin yönlendirilebileceğini ispatladı. Bu prensiplerin ışığında, 1931 yılında Knoll ve Ruska ilk transmisyon elektron mikroskobunu (TEM) yaptılar. 1930’da Lebedeff’in ilk interferens mikroskobunu, 1932’de de Zernicke’nin ilk faz-kontrast mikroskobunu keşfetmesi, boyanmamış canlı hücrelerde ilk detayların görülebildi.

Önceki MakaleBir bitki hücresi çizerek temel kısımlarını belirtiniz
Sonraki MakaleKan grupları arasındaki kan alış verişini açıklayınız

4 Yorum Yapıldı

Sizin Düşünceniz Nedir?

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz